"Türk Genci, devrimlerin ve cumhuriyetin sahibi ve bekçisidir. Bunların gereğine, doğruluğuna herkesten çok inanmıştır. Yönetim biçimini ve devrimleri benimsemiştir. Bunları güçsüz düşürecek en küçük ya da en büyük bir kıpırtı ve bir davranış duydu mu, "Bu ülkenin polisi vardır, jandarması vardır, ordusu vardır, adalet örgütü vardır" demeyecektir. Elle, taşla, sopa ve silahla; nesi varsa onunla kendi yapıtını koruyacaktır. Polis gelecek, asıl suçluları bırakıp, suçlu diye onu yakalayacaktır. Genç, "Polis henüz devrim ve cumhuriyetin polisi değildir" diye düşünecek, ama hiç bir zaman yalvarmayacaktır. Mahkeme onu yargılayacaktır. Yine düşünecek; “Demek adliyeyi ıslah etmek, rejime göre düzenlemek lazım.” diyecektir. Onu hapse atacaklar. Yasal yollarla karşı çıkışlarda bulunmakla birlikte bana, başbakana ve meclise telgraflar yağdırıp, haksız ve suçsuz olduğu için salıverilmesine çalışılmasını, kayrılmasını istemeyecek. Diyecek ki, "Ben inanç ve kanaatimin gereğini yaptım. Araya girişimde ve eylemimde haklıyım. Eğer buraya haksız olarak gelmişsem, bu haksızlığı ortaya koyan neden ve etkenleri düzeltmek de benim görevimdir." İşte benim anladığım Türk Genci ve Türk Gençliği!"

17 Haziran 2010 Perşembe

Uyan Be Halkim

Herşeyinizi sattılar; Fabrikalarınızdan nehirlerinize kadar herşeyinizi sattılar...

İşinizi kaybettirdiler, işsiz bıraktılar; utanmadan, "kriz teğet geçti..." dediler...

Üretiminizi bitirdiler; tarımınızı, hayvancılığınızı, sanayinizi tükettiler; yurt dışından "fındıklı ürünlerden" "canlı hayvana" kadar herşeyi ithal ettiler...

"Açılım" diyerek teröristle müzakere ettiler, şehit cenazelerine, "anaların göz yaşlarına inat" Habur'da göstermelik mahkeme kurup, teröristleri yargılamış gibi yapıp serbest bıraktılar, bu da yetmedi , "UEFA Kupası kazanmış GS gibi", teröristlerin üstü açık otobüslerde şehir turu atmalarına göz yumdular...

"Ergenekon" diyerek, vatanseverleri, Atatürkçüleri, Silivri'ye tıktılar; "Ordu darbe yapacak!" paranoyasıyla TSK'yı "düşman" ilan ettiler... Generalleri, "çeteci" diye zindanlara attılar...

Yandaş basın yarattılar; TRT'yi parti kanalı haline getirip, "yetimin, yoksulun, emeklinin" elektrik faturasından kestikleri vergilerle TRT'ye topladıkları yandaşlara astronomik maaşlarını ödediler...

Havuzlu villalar yaptırdılar, çocuklarını zengin ettiler, gemicikler satın alıp, hastane zincirleri kurdular, mısır ithalatından, medya patronluğuna kadar her sektörde iş yapıp büyük paralar kazandılar...

Aç ve sefil bıraktıkları insanları, "sadaka kültürüne" alıştırdılar, kömür verip oy aldılar...

"Elhamdülillah"," Selamünaleyküm" fetişizmiyle " mütedeyyin insanları sömürdüler, Allah ile aldatıp, iktidarlarını baki kıldılar...

"AB" ve "Demokrasi" diye yola çıktılar, "satılmış" veya "saf" liberallerin desteğini de arkalarına alarak "Türkiye'yi demokratikleştirme, sivilleştirme" safsatası altında Arapçılık yaptılar...

Atatürk'e ve onun kurduğu çağdaş devrime saldırmak istediler, tepkiden çekindikleri için Atatürk'ün ve devrimin sembolu İsmet İnönü'ye saldırdılar...

Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş felsefesini, "Anayasa değişikliği yaparak" değiştimek istediler. Hukuk devletinin yerine "parti devletinin" temellerini attılar...

Ele geçirdikleri belediyeleri kullanarak, Anadolu'da çağdaş yaşama, özgürlüklere darbe vurdular; "sanatın içine tükürüp", iiçki satışını yasaklayıp, ahlak polisliğine soyundular...

Çılgınca kadrolaştılar... cuma namazına gitmeyen memurlar hakkında soruşturma açıp, baş örtüsüne özgürlük" çığlıkları atarak kamuda işe alacakları kadınlarda "baş örtülü olma" zorunluluğu aradılar...

Erkeklerde şalvar, bol kesim, haki ya da yeşil kumaş pantolon ve badem bıyığa rağbet ettiler, karşı devrime uygun "tek tip" erkekler ve kadınlar yaratmak için uğraştılar...

Kendi ülkesinin aç, sefil ve perişan insanlarının sorunlarını çözmek yerine, Arap dünyasının sorunlarını çözmek için uğraştılar; Ramallah'ın kaderini, Artvin'in kaderin'den daha çok önemsediler..

Yetmedi, sizi "Anını da al git, artistlik yapma!..." diyerek azarladılar... Şehitlerinize "kelle", Bölücübaşına "Sayın" dediler...
.
İsrail'den Yahudi Cesaret Ödülü alıp, İsrail'le askeri, ekonomik ilişkilere girip daha sonra sizin aklınızla dalga geçercesine İsrail'e "One Minute" diye güya kafa tuttular...

Çaldılar,
Sattılar,
Soydular,
Estiler, gürlediler...

Haksızlık etmeyelim;

Kilometrelerce yol, yüzlerce, viyadük, alt geçit, üst geçit yaptılar!
Metrobus, Deniz otobusu gibi ulaşım araçları getirdiler!
İstanbul'un su sorunu çözdüler!
Alışveriş Merkezleri, TOKİ evleri inşa ettiler...
vb.....

Özetle:

Bu tablo, Türkiye Cumhuriyeti'nde yaşayan insanların yüzde 47'sinin fena halde kandırıldığının, aldatıldığının, kullanıldığının açık işaretidir.....

Ancak gelin görün ki, bu ülkede hala milyonlarca insan kandırılmaya, aldatılmaya, kullanılmaya açık bir şekilde, 8 yıldır kendisine ve ülkesine yapmadığı kötülüğü bırakmayan bir iktidara ve o iktidarın "mağdur" ve "mağrur" liderine sempati beslemeye devam etmektedir....

Bu durumun tek bir açıklaması vardır: O da birileri bu ülkedeki insanları AYAKTA UYUTMAK İÇİN müthiş bir formul bulmuş ve bu formulu kullanarak hazırladığı UYUŞTURUCULARLA koca bir ülkeyi tam 8 yıldır mışıl mışıl uyutmuştur....

Yeter artık.... UYAN BE HALKIM!...

Sinan Meydan

0 yorum:

Yorum Gönder