"Türk Genci, devrimlerin ve cumhuriyetin sahibi ve bekçisidir. Bunların gereğine, doğruluğuna herkesten çok inanmıştır. Yönetim biçimini ve devrimleri benimsemiştir. Bunları güçsüz düşürecek en küçük ya da en büyük bir kıpırtı ve bir davranış duydu mu, "Bu ülkenin polisi vardır, jandarması vardır, ordusu vardır, adalet örgütü vardır" demeyecektir. Elle, taşla, sopa ve silahla; nesi varsa onunla kendi yapıtını koruyacaktır. Polis gelecek, asıl suçluları bırakıp, suçlu diye onu yakalayacaktır. Genç, "Polis henüz devrim ve cumhuriyetin polisi değildir" diye düşünecek, ama hiç bir zaman yalvarmayacaktır. Mahkeme onu yargılayacaktır. Yine düşünecek; “Demek adliyeyi ıslah etmek, rejime göre düzenlemek lazım.” diyecektir. Onu hapse atacaklar. Yasal yollarla karşı çıkışlarda bulunmakla birlikte bana, başbakana ve meclise telgraflar yağdırıp, haksız ve suçsuz olduğu için salıverilmesine çalışılmasını, kayrılmasını istemeyecek. Diyecek ki, "Ben inanç ve kanaatimin gereğini yaptım. Araya girişimde ve eylemimde haklıyım. Eğer buraya haksız olarak gelmişsem, bu haksızlığı ortaya koyan neden ve etkenleri düzeltmek de benim görevimdir." İşte benim anladığım Türk Genci ve Türk Gençliği!"

7 Haziran 2010 Pazartesi

Sosyal Demokrasinin Gelecek Vizyonu (I.Bölüm)

Yüzyılımız kendini tüm boyutlarıyla çatışma, kriz, gerilimler yüzyılı olarak göstermektedir. Aynı zamanda yeni toplumsal, siyasal, kimliksel süreçlerin kendilerine yeni tanımlar aradığı yeni varoluş arayışına girdiği yüzyıl oldu. Çok değişik siyasal guruplar, kimlikler, ekonomik sınıflar, küresel güçler kamusal alana çıktı. Bu yapıların kendilerini siyasal ve ekonomik özne olarak var etme arayışı ve çabası çatışmaların ve gerilimlerin niteliğini değiştirdi. Yeni toplumsal-siyasal –ekonomik güçler yeni çatışma alanları, yeni eşitsizlikler, yeni gerilimler bunlara dönük yeni çözüm önerilerini ve şekillerini gerekli kıldı. Kısacası ekonomi, siyaset, toplum, kültür, kimlikler, dinsel guruplar nicelik olarak değiştiği gibi nitelikte değiştirdi. İşte bu niceliksel dinamizmin niteliksel dönüşümü için aday olan sosyal demokrasi başta Avrupa olmak üzere tüm dünyada yeni politikalar arayışına girmiş durumda. Yerinde incelediğim İtalya Demokratik solu, İsveç sosyal demokrasisi, Alman ekolü, Fransız sosyalizmi ciddi krize girmiş durumda. ve sayabileceğim diğer ülke deneyimleri ile birlikte. Bu kriz kendini en iyi şekilde son Avrupa Parlamentosu seçimlerinde gösterdi.Şöyle ki Avrupa Sosyalist Partisi Madrid`de 33 partinin katılımıyla yeni manifestosunu kabul etti. Haziran 2009`da yapılan seçimlerden önce “yeni bir Avrupa inşası” için hedef belirleyen sosyalistler, Avrupa Parlamentosu seçimlerine ortak program ve adaylarla gitme kararı aldı. Madrid`de toplanan Avrupa Sosyalist Partisi`nin toplantısında sosyalistler, sosyal demokratlar, işçi patileri yeni bir manifestoyu kabul etti. 33 parti, 30 sosyalist lider ve 200`ü aşkın delegenin katıldığı toplantıda, temel öncelikler konuşuldu her parti kendi stratejisini belirledi.

Ekonomik krizin gölgesinde yapılan toplantıda PSE, `Uzun yıllar boyunca bir yandan mali spekülasyon ve en üstte bir Pazar, diğer yandan alttaki gerçek yaşam, mevcut reel ekonomimiz oldu. Bu nedenle bugün bir krizdeyiz` diyerek, durumu değiştirmek istediklerini belirtti. Mali sistemin bizim efendimiz değil, hizmetimizde olmasını istiyoruz. Bizim demokrasimizi kabul etmesini istiyoruz` ifadelerini kullandı.

PES`in kabul ettiği `Önce vatandaş: Avrupa için yeni bir yönetim` başlıklı manifesto mali sistemde derinliğine bir reforma çağırıyor. Manifesto aynı zamanda yeşil bir ekonomik, yaratıcı bir iş alanı isterken, bu konuda önüne sayısal bir hedef de koyuyor. Avrupa Sosyalist Partisi 2020`ye kadar 10 milyon yeni iş birimi kurmayı öngörüyordu. Fakat seçim sonuçlarına bakıldığında Avrupa Sosyalist Partisinin tarihin en ağır yenilgisini aldığını görüyoruz. Avrupa’da yükselen iki yeni güç; biri Sosyal demokrat partilerin sağında hızla yükselmekte olan milliyetçi sağ popülizm diğeri bu partilerin solunda hızla yükselen çevreci hareket ve sol parti kuşağı. Bu güne kadar sosyal demokrat partiler ve işçi hareketinin çabasıyla kurulan “Sosyal Avrupa”nın ve bunun düşüncesinin “siyasal retoriğinin” sürdürülmesi için bu partiler ciddi projeler üretmek zorunda. Özellikle Fransa’da Sosyalist Parti yeni lideri Martine Aubry’nin Avrupa sonunda yeni bir ekonomik modeli kabul etmesi gerekir düşüncesi sanırım daha konuşulacak gibi…

Her ülkenin kendine özgü koşullarını en iyi biçimde algılayan, analiz eden ve çözüm üreten sosyal demokrasi bazı ülkelerde devletin kurucu niteliği ile özdeşlemiş durumda. Sosyal demokrat “refah devleti” “,sosyal devlet”,” “demokratik devlet” ve bunun perspektifinde temelleri sağlam kişi hak ve özgürlükleri, sosyal ve ekonomik haklar, çevre bilinci, cinsiyet eşitsizliğine karşı mücadele, uluslararası alanda uluslararası kurumların meşruiyeti, küresel ısınma, göç ve göçmenlik sorunları, göçmenlerin bulunduğu ülkede entegrasyonu ve siyasal sisteme, siyasal yaşama katılımlarının sağlanması, küresel şiddet, asimetrik teröre karşı kolektif güvenlik vs. konularda mevcut olan pozitif konumu koruyup eksik olan noktalarda da da çözüm üretmek zorunda. Bununla birlikte en önemli sorunlardan biri küresel finansal ve ekonomik krize karşı alınacak önlemler bu konu sosyal demokrasi için en ciddi konulardan biri bir dönem Sosyal demokratların yöneldiği neo-liberal politikalardan mutlak biçimde dönüşü zorunlu kılıyor. Bu aynı zamanda politik ve retoriksel üstünlük sağlıyor. Bu doğrultuda ekonomik büyümenin sağlanması, işsizlikle mücadele, sosyal refah devletinden taviz vermeden büyümenin tekrar gerçekleştirilmesi, kamu açıklarının, bütçe açığının kapatılması için sosyal haklar ve sosyal güvenlik sistemini tahrip etmeyecek yeni politikaların uygulanması gerekiyor.

İnsanı gerçek kılan alanlarda özellikle aile, konut, güvenli iş, sağlık, eğitim, temiz çevre gibi alanlarda var olan politikaların iyileştirilmesi ve geliştirilmesi. En büyük sorunlardan biri göçmenlerin durumu göçmen karşıtlığı ve xenophobia ile mücadele özellikle işsizliğin ve ekonomik krizin tetiklediği yabancı düşmanlığının aşırı sağ partileri ve gurupları güçlendirmesi bunun toplumsal uyum ve barışa verdiği zararın önlenmesi. Avrupa sosyal demokrasinin göçmenler konusundaki diğer bir sorunu göçmenlerin yaşamış olduğu toplumun siyasal ve kültürel dokusu ile yaşamış oldukları uyumsuzluklar. Göçmenlerin siyasal yaşama katılımının sağlanması, gettolaşmanın önlenmesi. Göçmenler konusunda en keskin kutuplaşmayı Paris’in banliyölerinde fark ettim özellikle sol partilerin güçlü olduğu Bobigny gibi yerlerde her an patlamaya hazır ve Fransız siyasal sistemine sosyal sistemine meydana okumaya her an hazır bir kitle işte burda Fransa sosyalist partisinin en ciddi sorunlarından biri ki Sarkozy zaten böyle bir gerilimi oya çevirmeye aday bir politikacı. En göze çarpan göçmen sorunu Fransa’da olduğu için bu ülkedeki Sosyalist parti hakkında konuşmak gerekir şöyle ki ;

Fransa Sosyalist partisinin yaşamış olduğu iç gerilimler ve çatışmalar kapitalist kriz konusunda söylemini kurmada geç kalan Sosyalist Partiye yüzünü dönmüş kitlelerde hayal kırıklığı yaratıyor. Aubry ve Royal ekipleri arsındaki çatışma şimdilik Aubry’nin zaferiyle sonuçlanmış durumda. Parti öncelikli olarak iç bütünlüğü, üyelerin parti organlarının aldığı kararlara uymasını sağlamak, sol söylemi yeniden kurmak yani yeni açılımlar yapmak, yeni kuşakları harekete geçirmek, sivil toplumla ilişkileri yeniden kurmak ve geliştirmek ,merkezle ittifakları görüşmek kendi solunda ve sağında büyüyen gelişen Devrimci Komünistler Ligi lideri Olivier Besancenot ve merkez sağdaki François Bayrou ile mücadele etmek gibi konular ile karşı karşıya.

Güçlü ekonomik ve sosyal altyapıya sahip bu ülkelerin büyük bölümünde küresel finansal-ekonomik krizin etkileri görmek mümkün özellikle sosyal demokrat partiler ABD’deki Keynesyen nitelikteki müdahale ile tekrar cesaretlenmiş durumda eski söylemlerini yenileyerek tekrar ekonomik ve siyasal bir söylem geliştirme çabasında. En fazla şikâyet edilen konu politikaya ve politikacıya karşı anti-politik duyarlılıklar özellikle seçime katılma oranının düşüklüğü, gençlerin politikaya karşı ilgisizliği. Sosyal demokrasi genel anlamıyla Avrupa partilerinde kendini yeniden kurma çabası içinde, iç politikanın dış politikadan bağımsız olamayacağını düşünerek küresel sorunlara karşı daha duyarlı, daha ilgili. Önümüzdeki dönem Sosyal demokrasi için yeni modellerin, yeni vizyonların konuşulacağı bir dönem olacaktır.

Cihan Aydin

0 yorum:

Yorum Gönder