"Türk Genci, devrimlerin ve cumhuriyetin sahibi ve bekçisidir. Bunların gereğine, doğruluğuna herkesten çok inanmıştır. Yönetim biçimini ve devrimleri benimsemiştir. Bunları güçsüz düşürecek en küçük ya da en büyük bir kıpırtı ve bir davranış duydu mu, "Bu ülkenin polisi vardır, jandarması vardır, ordusu vardır, adalet örgütü vardır" demeyecektir. Elle, taşla, sopa ve silahla; nesi varsa onunla kendi yapıtını koruyacaktır. Polis gelecek, asıl suçluları bırakıp, suçlu diye onu yakalayacaktır. Genç, "Polis henüz devrim ve cumhuriyetin polisi değildir" diye düşünecek, ama hiç bir zaman yalvarmayacaktır. Mahkeme onu yargılayacaktır. Yine düşünecek; “Demek adliyeyi ıslah etmek, rejime göre düzenlemek lazım.” diyecektir. Onu hapse atacaklar. Yasal yollarla karşı çıkışlarda bulunmakla birlikte bana, başbakana ve meclise telgraflar yağdırıp, haksız ve suçsuz olduğu için salıverilmesine çalışılmasını, kayrılmasını istemeyecek. Diyecek ki, "Ben inanç ve kanaatimin gereğini yaptım. Araya girişimde ve eylemimde haklıyım. Eğer buraya haksız olarak gelmişsem, bu haksızlığı ortaya koyan neden ve etkenleri düzeltmek de benim görevimdir." İşte benim anladığım Türk Genci ve Türk Gençliği!"

30 Haziran 2010 Çarşamba

CUMHURBAŞKANI GÜL’ÜN OĞLU HARVARD’A NASIL GİRDİ?

Hürriyet gazetesinin dünkü sürmanşetinden okuyoruz:
“GÜL AİLESİNİ SEVİNDİREN HABER. MEHMET EMRE REKOR PUANLA HARVARD’DA”

Habere göre; “Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün küçük oğlu Mehmet Emre Gül (19) ABD’de girdiği sınavlarda üstün başarı göstererek dünyaca ünlü Harvard Üniversitesi’nde eğitim görme hakkı kazandı.”

Haberde ayrıca şu satırlara yer veriliyor:

“Gül’e Harvard’ın dışında Columbia, Winston, Chicago ve MIT’den de teklif geldi. Mehmet Emre, SAT (Scholastic Aptitute Test) sınavında 800 üzerinden 800 puan alarak ulaşılması zor bir rekora imza attı.”

İşte bu haber dün internet haber sitelerinin neredeyse tamamında da geniş şekilde yer aldı. Yetmedi, televizyonda ana haberlerde konu edildi. Meslektaşlarımız; Mehmet Emre Gül için ne manşetler döşediler, ne övgüler dizdiler…

Acaba bu haberi okuyan vatandaşın göğsü kabardı mı? Malum, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı’nın oğlu üstün başarı elde etmiş, ulaşılması zor bir rekora imza atmıştı.

Eğer göğsü kabaran bir vatandaş bu yazıyı okursa, baştan söyleyelim; hayal kırıklığına uğratacağım.

Evet… Lafı daha fazla uzatmadan, gelelim bu “büyük başarının” gerçekte nasıl bir “fos” olay olduğunu anlatmaya…

Önce; söz konusu haberde bahsi geçen SAT sınavı nedir, ne değildir bir bakalım kısaca…

SAT (Scholastic Aptitude Test - Eğitim Yetenek Testi), Amerika'da üniversite eğitimi almak isteyenlerin girmesi gereken bir sınav. Bu testte; eleştirel okuma, yazma-kompozisyon ve matematik alanlarında öğrencilerin bilgisinin ölçülmesi hedeflenir. SAT testinin her bir bölümü minimum 200 ve maksimum 800 puan ölçeğindedir.

Bu bilgilere baktığımızda; “helal olsun işte, Mehmet Emre Gül en yüksek puanı almış, çok başarılı” diye mi düşünmeliyiz? Ne yazık ki; hayır!

Bu sınavın Türkiye’deki üniversiteye giriş sınavlarından çok çok daha kolay olduğunu ve hatta çok özel bir ön çalışma dahi gerektirmediğini, hangi uzman eğitimciye sorsanız, öğrenebilirsiniz. Olmadı, bu yazıyı okuduktan sonra internetten dahi araştırmanız size bu bilgiyi verir.

Devam edelim… Ne diyordu haberde; Cumhurbaşkanı’nın oğlu ulaşılması zor bir rekora imza attı! Peki, neydi o ulaşılması zor rekor: 800 puan almak! Şimdi bakalım; bu sınavı (SAT) yapan resmi kurum olan American College Board’un, geçen seneki SAT raporundaki rakamlar ne diyor:
Kurumun resmi sitesinde yayınlanan istatistiğe göre; SAT’ın matematik bölümünden 2009 yılında 800 puanı alan kişi sayısı; 10 Bin 52 kişi.
(http://professionals.collegeboard.com/profdownload/SAT-Math-Percentile-Ranks-2009.pdf)

Ulaşılması zor bir rekor muymuş?

(Bu arada; Deniz Baykal'ın torunu Mehmet Erkılıç da, geçtiğimiz aylarda girdiği SAT sınavından 800 puan almıştı.)

Peki, ulaşılması zor (!) olan bu 800 puanı almak, Harvard’a girmek için yeterli mi?

ABD’nin en etkin gazetelerinden The New York Times’ın 4 Nisan 2007 yılındaki bir haberinin ilk cümlesi özetle şunu diyor:

“Harvard, SAT sınavının matematik bölümünden 800 puanı alan 1100 öğrencinin başvurusunu reddetti.” (http://www.nytimes.com/2007/04/04/education/04colleges.html)

Yani neymiş; 800 puan yeterli değilmiş Harvard’a girmek için.

İşte tam da bu aşamada; Mehmet Emre Gül’ün babasının Cumhurbaşkanı olması önem kazanıyor. Bilinir ki; böylesine büyük okulların öğrenci kabulünde öncelikli olarak, bu basit sınavın sonucu değil, başvuranın referansı dikkate alınır. Keza, Harvard Üniversitesi de kapılarını, tüm dünyadaki zenginlerin ve seçkin isimlerin çocuklarına açmaya özen gösterir.

Amacım; Gül ailesinin sevincini gölgelemek değil. Ancak; gerçekte olmayan başarı hikayelerini varmış gibi göstermek, bu ülkenin deha beyinlerine en hafif deyimiyle ayıp.

Barış Pehlivan
Odatv.com

0 yorum:

Yorum Gönder