AKP iktidarı, Atatürk Cumhuriyeti’ni yıkıcı eylemlerini sürdürüyor: Osmanlı’nın çöküş döneminin “İslamcılık” aldatmacasını, ABD’nin ve AB’nin güdümünde “Ilımlı İslam”, “BOB Eşbaşkanlığı”, “Medeniyetler İttifakı” gibi aldatıcı kılıflar altında üstlenip, son olarak “Gazze’ye yardım” aldatmacası olarak sahneleyince, dünyanın Türkiye Cumhuriyeti’ni Arap ülkelerinin güçsüz ve derbeder durumunda bir devlet gibi algılamasına bir kez daha neden olmuştur.
İslamcılık ve Turancılık için Mustafa Kemal’in koyduğu tanının bugün de ne denli doğru ve güncel değerde olduğu yeniden, ama ulusumuz ve devletimiz için utanç ve üzüntü verici bir biçimde anlaşılıyor.
Mustafa Kemal, İslamcı ve Turancı politikacılar için şu nitelemeyi yapmıştı:
“Büyük ve boş hayaller ardından koşup yapamayacağı şeyleri yaparmış gibi görünen yalancılar.”
“Efendiler, büyük ve hayali şeyleri yapmadan yapmış görünmek yüzünden bütün dünyanın düşmanlığını, kızgınlığını ve kinini bu ülkenin, bu ulusun üzerine çektik.”
“Biz panislamizm yapmadık. Belki "Yapıyoruz!", "Yapacağız!" dedik, düşmanlar da "Yaptırmamak için bir an önce öldürelim!" dediler.”
“Panturanizm yapmadık, "Yaparız, yapıyoruz!" dedik, "Yapacağız'" dedik ve yine "Öldürelim!" dediler.”
“Bütün dâvâ bundan ibarettir.”
“Efendiler bütün dünyaya korku ve telaş veren kavramlar üzerinde koşarak düşmanlarımızın sayısını ve üzerimize olan baskıları arttırmaya çalışmaktan ise, doğal sınıra, meşru sınıra çekilelim, haddimizi bilelim.”
“Demek ki efendiler, biz yaşamak ve bağımsızlık isteyen bir ulusuz. Ve yalnız ve ancak bunun için yaşamımızı harcarız."
"Yemen'de kavrulup yok olan Anadolu çocuklarının sayısını biliyor musunuz?”
“Afrika'da tutunabilmek için, Mısır'da barınabilmek için, Suriye ve Irak'ı elde tutmak için ne kadar çok Anadolu çocuğu yok oldu, biliyor musunuz?”
“Peki, sonuç ne oldu, görüyor musunuz?”
“Bir hava ve heves için, bir kuruntu ve düş için bütün Anadolu halkını yok etmek istiyorlardı.”
“Bizim izleyeceğimiz politika, ulusal sınırlarımız içinde her şeyden önce kendi gücümüze dayanarak varlığımızı koruyup ulus ve ülkenin gerçek mutluluk ve bayındırlığına çalışmak, gelişi güzel sınırsız istekler ardında ulusu uğraştırıp zarara sokmamak.., uygar dünyadan uygar ve insancıl işlem ve karşılıklı dostluk beklemektir."
Şu son “Gazze’ye Yardım” söylemi de, AKP yöneticilerinin, Türk ulusunu “yapamayacağı şeyleri yaparmış görünme” aldatmacasıyla yıkımlı karanlıklara sürükleme sorumsuzluğunu gözler önüne seriyor. Bugün Cumhuriyet düşmanlığı ve Osmanlı goygoyculuğu yapan AKP yöneticileri ve benzerleri ile onlara dalkavukluk yapan, kimisi profesör sanlı yalancı aydınlar, aynı Osmanlı bilinçsizliği ve duyarsızlığı ile “çağdaş uygarlığın” anlamına sırt çevirip, onun yerine “Ilımlı İslam”, “İslam Dünyasının Önderi Türkiye” gibi yalana dayalı bir politika izledikleri için, Türkiye Cumhuriyeti’ni devleti ve ulusu ile ABD’den, AB’den, PKK’dan, Ermenistan’dan, Kıbrıs Rum Yönetiminden, Barzani’den, Talabani’den... ölümcül pusular, tehditler, azarlar, çuvallar, kanlı gemi işgalleri, bölünmüş Türkiye haritaları, ... gibi aşağılayıcı saldırılara açık duruma düşürmüş bulunuyorlar.
Oysa Mustafa Kemal, Osmanlı’nın küllerinden Türk ulusuna özgür ve bağımsız yaşama olanağını yaratan çağdaş Türkiye’yi kurarken, ahlakın da, vicdanın da en yüksek biçimi olan bilimsel düşünceyi temel alıyordu:
"..aziz yurdumuzun ve bahtsız ulusumuzun kurtuluşu .. konusunda .. diyebilirim ki, ben en iyi siyasetin, her türlü anlamıyla en çok güçlü olmakta bulunduğunu kabul ederim.”
“En çok güçlü olmak deyiminden anladığım, yalnız silâh gücü olduğunu sanmayınız. Tersine, bu bence güç toplamını oluşturan etkinliklerin sonuncusudur.
“Bence en çok güçlü olmak, bilim bakımından, teknik bakımından ve ahlâk bakımından güçlü olmaktır. Çünkü bu saydığım değerlerden yoksun bir ulusun bütün bireylerinin en son silâhlarla donatıldığını tasarlasak bile, güçlü olduğunu kabul etmek doğru olmaz.”
“Bugünkü insanlık toplumunda insan olarak yer alabilmek için, eline silâh almış olmak yetmez.”
“Ülkemi ve ulusumu, pek iyi tanıdığım ve yoksun bulunduğumuz ilerlemeye eriştirebilmek için, huzur ve sükûn ile, AMA HER HALDE ÖZGÜRLÜK VE BAĞIMSIZLIĞI KURARAK, ÇOK SÜREKLI ÇALIŞMAK gerektiğine inanmış bulunuyorum."
İşte AKP yönetiminin yoksun olduğu bilinç, bu bilinçtir!
Sömürgeci güçler ise AKP’nin bu bilinçsizliğini, bu gerici düşünsel ve toplumsal yapısını, Atatürk Türkiyesi’ni yıkmak amacıyla kullanıyorlar: bir yandan AKP’yi destekleyerek, bir yandan da onun gerici, dinsel baskıcı eylemlerini Türk ulusuna mal edip, ulusumuzu “Batı ve uygarlık karşıtlığı ile, gerilik ve dinsel baskıcılık ile, ...” suçlayıp cezalandırmak üzere kullanıyorlar.
Yani sömürgeci Batı AKP’yi desteklemekle, Diyarbakır’ın güzelim özdeyişiyle, hem yüzümüze karayı çalıyor, hem de elimize aynayı veriyor!
Prof. Dr. Özer Ozankaya
Odatv.com
8 Haziran 2010 Salı
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
0 yorum:
Yorum Gönder